Hukuk ve Hayvan Hakları
- Taylan Dündar
- 14 Nis 2024
- 2 dakikada okunur

Kendine modern diyen dünya devirlerinin tüm hukuk sistemleri insan merkezli olmuştur. Dünyanın insan için yaratıldığı düşüncesi devam eden hakim kapitalist ve istilacı düşüncedir. Bu düşünceye göre hayvan ve doğa dahil her şey insan içindir ve hakları insan çıkarlarına göre belirlenir.
İnsan odaklı hukuk düzeni, iklim krizi, dehşet hayvan sömürüsü, ekolojik çöküş ve dünya yoksulluğunun sorumlusudur ve insanoğlu kendini her şeyin tepesinde görmeye devam ettiği sürece ve dolayısıyla önce kendi haklarını savunduğunda çöküş devam edecektir.
Tüm dini gelenekler hayvanları insanların kullanımlarına verilmiş birer mal olarak görmektedir. İyilik peşinde olduğunu bildiren hangi din öğretisi veya geleneği, hayvanlara hunharca eziyet edilen çağımızda sessiz kalmayı söyler? Hayvan yemeyi dini bir zorunlulukmuş gibi gören zihniyetlerin, yediği etten haz alması ve karnını doyurması dışında, o etin sofrasına geldiği zamana kadar başından gelenleri bilmesi gerekmez mi? Hayvanlara eziyet etmek, eziyet ederek fayda sağlamak hangi dinin isteyeceği bir durum olabilir? Elbette insan, birey olarak bunları görüp karar alıp uygulayabilir, fakat, bu duruma karşı yaptırım uygulaması gereken yine hukuk düzenleridir.
Dünyaya hakim olan kapitalist ve sömürü düzeni dünya kaynaklarını zenginler için hızla tüketiyor. Bu düzen, milyonlarca hayvana işkence ve eziyet ediyor, milyonlarca hektar ağaçlık ormanı yok ediyor, temiz su kaynaklarını kendi için kullanıyor ve acımasızca milyonlarca insanı susuz, gıdasız ve ilaçsız bırakıyor. Ve tüm hukuk düzenleri bu duruma bir yaptırım uygulayamıyor.
Hukukun temel iki görevi düzeni sağlamak ve adaleti tesis etmek ise, bu, her canlı için olmalı. Hayvanlarla ilgili olarak sormamız gereken soru, “akıl yürütebiliyorlar mı” ya da “konuşabiliyorlar mı” ‘dan daha önce “acı çekebiliyorlar mı” olmalıdır. Eğer bir varlık acı çekiyorsa, bu acıyı dikkate almamak için hiçbir ahlaki gerekçe bulunamaz. Hayvanlarda başlarına gelenleri bilir, bir yaşamın özneleridir. Bu yüzden, hayvanların hukuk düzeni içerisinde bir eşya olarak görülmekten çıkartılarak bir canlı olarak görülmesi gerekmektedir.

Hukuk, hayvanların soframıza yemek olmak, sportif tatmin-bahis için ve bilim insanlarının deney eşyaları olarak çektikleri eziyetleri engellemek, insanlarda olduğu gibi düzen ve adalet getirmelidir. Hayvanların bir market ürünü olarak görmek yaygın bir anlayıştır. Bununla beraber, hak savunmak adalet mekanizmasının işidir. Eşyanın hakkını savunmak hiçbir canlının hakkını savunmaktan önemli olmamalıdır.
Daha konforlu kesim merkezleri, helal gıdalar, daha geniş hayvanat bahçeleri, hayvanlara eziyet edilenlere verilen daha fazla cezalar, evcil hayvanlar için yaratılan pembe dünyaya ait ilaç ve mama takviyeleri… bunların hepsi hayvan haklarının gelip sıkıştığı yerdir. Çözüm kafesi genişletmek değil, kafesi boşaltmaktır.
Not: Ekoloji - Bir Arada Yaşama Geleneği kitabında, Serdar Köybaşı'nın, Hayvan Hakları; Mülkiyet, eşitsizlik, Hukuk (Sayfa: 337 - 357) makalesinden esinlenilmiş ve alıntılara yer verilmiştir.
Comments