top of page

Yaş 30 ...

Arnavutköy Anaokulu. Hayata dair belki bilinçli olarak ilk hatırladığım, etkilendiğim yer. Ranzada yatıyorum ve ranzanın üst katındayım. Yatağımın yanında bir pencere var, ben her öğlen uykusunda karşıdaki (zannediyorum çilek tarlası) tarla ve tarlanın üzerindeki eski wolsvagen minibüse bakarak uykuya dalıyorum. Hayata dair hatırladığım ilk şey bu. Bir resim gibi, ne o anaokulunun içini, ne öğretmenleri, ne oraya nasıl gidip geldiğimi, ne içerideki çocukları nede içerideki oyuncakları hatırlıyorum. Hatırladığım tek şey bir resim gibi beynime işleyen bu sahne.

Geride bıraktığım 30 kocaman yılda, zaman o resimdeki saflığı alıp gitmiş. Bir psikolog benle beraber inse çocukluğuma, hayata dair karşılaştığı ilk şey, bir çilek tarlasının üzerindeki wolsvagen çıkınca, beklide sil baştan başa dönecek, anlamsız olan şeylerin ufak anlamlarının yarattığı büyük gücü anlamayarak.


Anlamayacak, karşısında bir ansiklopedi bulacak ve onu bende açıklayamayacağım.


30 ciltlik bir ansiklopediyi tek bir cümle ile anlatamayacağım. Beklide bu yazıyı okuyan herkes o cümlenin en önemli özneleri…


Gülün , hep gülün, bu hep akılda kalır, bu hep tebessüm yaratır…

Öznenin ben/biz olduğu cümleleri hep gülümseyerek kurun…


26 Temmuz 2008

 
 
 

Comments


bottom of page